KADINCA
Ana Sayfa Künye Biz Kimiz Bize e-posta gönderin Abonelik
İlginç Seri
Aktüel
Sizin Sayfanız
Gündem
Arşiv
Çeşitli Siteler
Kilise Adresleri


 


KADINCA

Gelin ve Kaynana

Tanrının Kadına verdiği Değer

İsa Kadın Haklarınısavunandır

Bekarlık

Evlilik ve Aile

Kürtaj

Boşanma



 

 

 

 

 

 

İyileşen Kadın

 

Kutsal Kitap içinde pek çok isimsiz kahraman vardır. Bu kadıncağız da bunlardan biri. Herkes onu iyileşen kadın olarak tanıyor. Peki ama bu kadının adı ne? Bu hikayenin sonunda siz kendi isminizi bu kadının ismi yerine yazabilirsiniz belki. Tabii eğer şu soruya bu kadın gibi cevap verebilirseniz. İsa Mesih’le görüştüğünüz zaman sizin neyinizi övmesini isterdiniz? Bu kadın gibi övüldüğünüzde işte o zaman bu kadının ismi yerine kendi isminizi ekleyebilirsiniz.

         Hikayemiz küçük bir köy olan Kefernahum’da geçmektedir. Küçük bir köyde yaşamanın ne demek olduğunu bileniniz var mı? Kötü bir şey değil ama ne yazık ki bu özel hayatınız yok demektir. Çünkü herkesin birbirini çok iyi tanıdığı bir yerde gizli bir şeyiniz pek kalmaz. Kendinize ait sırlarınız yok denecek kadar azdır. Fısıltı gazetesi sizin sırlarınızı bütün köye yayar ve sırrınız sır olmaktan çıkar. Eğer doktor doktor dolaşıyorsanız, havraya gidemiyorsanız inanın bu hiç kimsenin gözünden kaçmaz.İşte kahramanımız böyle bir ortam içinde yaşamakta. On iki yıl tam on ikiyıldır bitmeyen bir çilesi dinmeyen bir kanamasıyla oradan oraya koşturup durdu. Derdini kime anlatabilirdi ki? Varını yoğunu bu dertten kurtulmak için doktorlara vermişti ama nafile. Bir düşünün on iki sene. Hiç de az bir zaman değil. Kadıncağız  çare sandığı her şeye bir umutla koşmuş olmalı. Ne yazık ki her seferinde de hüsrana uğramıştı.

          Derdi sadece bu mu sanıyorsunuz? Şeriat kuralları da bu kadının aleyhineydi. Kanaması olduğu için murdar ilan edilmişti. Kendinizi bu kadının yerine koyabilir misiniz? İnsanlar size dokunmamak için uzağınızdan geçmeye özen gösterselerdi. Ya da diyelim ki dokundular hemen yıkanmaya koşsalardı. Sevdiklerinize dokunamamak. Ya kocası? Ne olduğunu bilmiyoruz. Murdar olarak ilan edilmek hiç de hoş bir durum olmasa gerek. Toplum sizi uzaklaştırmış. Kimse sizinle canlı bir ilişki kurmak istemiyor. Çünkü dinsel açıdan kirlisiniz. Bu isimsiz kadıncağızın acısı hem fiziksel hem de ruhsaldı. Peki o zaman çaresi nerede ya da Kimdeydi?

Günlerden bir gün köye birinin geldiğini duydu. Dedik ya küçük bir köyde haberler çabuk yayılır diye. Bu adamın ismini çok duymuştu. Adamın ismi İsa’ydı. İsa’nın geliş haberi bir anda köyde yayıldı. Kalabalıklar akın akın O’na gidiyordu. O’nun geliş haberi kahramanımızın kulağına da geldi ve her şeyini bırakıp O’na doğru koşar adımlarla yürümeye başladı. O’nun hakkında daha önce o kadar çok şey duymuştu ki. Daha önce köyünde kötü ruha tutsak kişileri iyileştirmişti. Çeşitti hastalıklara yakalanmış komşuları O’nun tarafından iyileştirildiklerini herkese anlatıyorlardı. İşte bütün bunlar kadına İsa’nın onu iyileştireceğine dair büyük bir güven vermişti. Evet o kendisini iyileştirebilirdi. Bu umutla adımları hızlandı. İmanı onu neredeyse kanatlanıp uçmasını sağlayacaktı. Kalabalığı gördü. Aralarına yavaşça ve sessizce karıştı. Ah.. işte gördüğü bir anda umutlarının sıya düşmesine yeterdi. İsa kalabalığın arasında köyün havra yöneticisiyle konuşuyordu. İşte yavaş yavaş onunla beraberde uzaklaşıyordu. Böyle büyük bir kişi dururken İsa kendisi gibi zavallı bir kadınla ilgilenir miydi? Ama O İsa’ydı. İyileştiren. O’nun ellerine dokunmasına gerek yoktu ki. Karar verdi, eteğine dokunsa hastalığından kurtulabilirdi. Acaba.. Hayır, hayır O’nun yanında acabalara yer yoktu. Başını öne eğip kalabalığı yararak İsa’ya yaklaşmaya başladı. Yaklaştı, yaklaştı, eteğine dokunmak için bedeni giderek yere doğru eğiliyordu. Evet sonunda O’nun eteğine dokundu.

Aradan zaman bile geçmedi. Yüreğinde biliyordu ki hastalığı iyileşmişti. Kanaması tamamen geçmişti. 12 yıl kendine karabasan gibi yapışan bu hastalık bir anda geçip gitmişti. Artık kimse murdar demeyecekti. Kimse ona dokunmamak için yanında kaçmayacaktı. Sevdiklerine sıkı sıkı sarılabilecek, havraya gidip sunularını verebilecekti. İsa ona her yönden şifa vermişti. Kadın geldiği gibi yine sessizce uzaklaşmayı düşünürken İsa birden etrafına bakınarak “Kim bana dokundu? Diye sordu. Korkudan donakalmıştı. İsa’nın yanındakiler O’nun bu sorusuna şaştılar. “Kalabalığı görmüyor musun? Nasıl bana kim dokundu diyorsun?” dediler. Ama İsa O’na dokunulduğunu her şeyi bildiği gibi biliyordu. O’ndan ne saklanabilirdi ki? Etrafına bakınmaya başladı. Gözleri daha kadının gözlerine değmeden isimsiz kahramanımız şükran duygularını daha fazla saklayamadı. O’nun giysilerine dokunurken eğildiğinden daha aşağılara eğildi ve İsa’nın ayakları dibine kapandı. Her şeyi O’na ağlayarak anlattı. Hikayesi bittiğinde İsa’dan gelecek cevabı gözlerini yerden kaldırmayarak beklemeye başladı.İsa, ona küçük köyünün bütün halkının önünde seslendi “İmanın seni kurtardı. Esenlikle git. Istırabın son bulsun”. Tüm dünyaya bedel üç cümle 12 yıllık acının bitişinin mührüydü. “İmanın seni kurtardı” bü cümleden sonra kadıncağız nereye  gitti ve na yaptı bilmiyoruz. Ama İsa’nın iyileştirme mucizeleri anlatıldığı sürece bu kadının imanı da binlerce yıldır anlatılmakta. Bir şeyi biliyoruz ki, bu isimsiz kadını bu kadar önemli yapan imanıydı. Övülmeye değer unsuru bu kadının ne güzelliği ne ismiydi sadece imanıydı. İsam sizce önemli mi? İsa sizi gördüğünde neyle övülmek istediğinizi şimdi biliyor musunuz? İsa’nın eteğine bile dokunsa iyileşeceğine iman eden bu kadını unutmayın. O zaman isimsiz bu kadına verilen övgü  ve esenliğin aynısını Tanrı size de verecektir. Bundan emin olunuz.                                                                           Banu ÇELİK


55
©Copyright 2001 Kapsam